Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Eylül 2013 Salı

Sarhoş Sufi Üstadın Konferansı


Çok tanınmış ve saygı gören bir Sufi üstat Fransa’da konferans verecektir. Konferans biletlerinin tamamı uzun zaman öncesinden satılır ve herkes o günü heyecanla beklemeye başlar. Gün gelir ve akademisyenler, şifacılar, konunun uzmanları, araştırmacılar, yazarlar, gazeteciler, terapistler ve takipçilerden oluşmuş dinleyici kitlesi yerini alarak beklemeye başlar. Başlama saati gelmesine rağmen üstat ortalarda yoktur.
Yaklaşık üç bin kişilik dolu salonda herkes onu beklerken aradan bir saat geçer. Salondan homurdanmalar duyulur. İki saat geçer ve üstat halen ortada yoktur. İnsanların bir kısmı söylenerek oradan ayrılırlar.
Üç saat sonrasında üstat görünür. Alkışlarla içeriye girerken, üstat yalpalamakta ve ayakta zor durmaktadır. Sarhoş olduğu her halinden belli olan üstadın bu halini gören daha büyük bir çoğunluk onu yuhalayarak ve ıslıklayarak salonu terk eder.
Üstat, konuşma yapacağı yere yaklaştığı sırada ön sırada oturmakta olan bir bayana göz kırpar ve daha sonra birlikte vakit geçirmek için onu odasına davet eder. Bu duruma şahit olan katılımcıların çoğu büyük bir hayal kırıklığıyla salonu terk ederken, içlerindeki öfkeyi saklayamaz ve üstada küfür etmeye başlarlar.
Üstat konuşma yapacağı kürsüye çıkar. Salona bakar ve üç bin kişiden geriye sadece on, onbeş kişinin kaldığını görür. Sarhoş ve küstah bir görüntü sergileyen üstat birden değişir. Duruşu dikleşir, bakışları keskinleşir ve gülümseyerek “şimdi konferansımıza başlayabiliriz” der.
Gördüğünüz gibi önyargı, beklenti ve kabulsüzlükleri ile sınanmış olan binlerce insandan geriye, onun yıllardır aktarmakta olduğu şeyin özünü kavrayabilmiş ve içselleştirmiş olan sadece on, onbeş kişi kalmıştır. Ve asıl konferans o zaman başlar.
Hakikatin bize gerçek yüzünü göstereceği ana kadar, her birimiz yaşam tarafından sınanırız. Bu deneyimlerin her biri bize kendimizi neden ve nerelerde sevmediğimizi, öfke ve kabulsüzlüklerimizi, olması gerekene dair beklenti ve şartlanmışlıklarımızı yansıtır durur.
Ve yolculuğunuz sadece size özgüdür. Kendinizi asla bir başkası ile kıyaslayarak üstün veya aşağı olduğunuzu düşünmeyin. Referans noktalarınız her zaman için;

  • Ne kadar farkında olduğunuz,
  • Kendinize karşı ne kadar dürüst olduğunuz,
  • Kendinizi koşulsuzca sevip sevmediğiniz olsun.
Bunların haricinde her birimiz kendimizce benzer şeylere tutunur, benzer şeyleri arzular, benzer şeylerin yokluğunu çeker ve nihai noktada da O’na doğru yol alırız.
Halil Gül
kendinedogru.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder